2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü yok olan sulak alanlara ve korunmasına dikkat çekmek adına ülkemiz dahil olmak üzere Ramsar Sözleşmesine üye 170 ülke tarafından etkinliklerle hatırlanır. Kutlanır demek istemiyorum çünkü artık kutlanacak hiçbir şeyimiz kalmadı.
Konu başlığımız Türkiye`nin sulak alanları… Evet, eminim ki birçoğunuz sulak alanları öyle ya da böyle duymuşsunuzdur. Peki, sulak alan nedir ve neden bu kadar önemlidir? Birçok konuda çevre katliamlarının yaşandığı dünyamızda ve özelliklede ülkemizde maalesef bu gün sulak alanlarda tehdit altında… İnsanoğlunun acımasızlığından onlarda nasiplerini alıyorlar.
Sulak alanı kısaca; doğal veya yapay, devamlı veya geçici, suları durgun veya akıntılı, acı tatlı veya tuzlu, denizlerin gelgit hareketlerinin çekilme devresinde 6 metreyi geçmeyen derinlikleri kapsayan bütün sular, bataklık, sazlık ve turbiye`lerdir diye tanımlayabiliriz. Sulak alanların bulundukları yerler açısından önemli işlevleri vardır. Bulundukları bölgenin su rejimini dengeleyip, yörenin iklimini stabilize ederler. Tortu ve zehirli maddeleri alıkoyarak suyu temizlerler. Yeryüzünün en fazla biyolojik üretim yapan ekosistemleri olup çok zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahiptirler. Balıkçılık, hayvancılık, saz üretimi açısından yüksek bir ekonomik değere sahiptirler. Ayni zamanda yeryüzünün en önemli genetik rezervuarlarıdır. Bu nedenle eğitim ve bilimsel çalışmalar için bir açık hava laboratuvarı olma özelliğine sahiptirler. Büyük göl ve nehirlerde ise suyolu taşımacılığına imkân sağlarlar. Bu kadar önemli işlevleri olan alanları neden haritadan silmeye çalışıyoruz? Onları kurutmak adına neler yapılıyor ve sulak alanları korumak için neler yapabiliriz? Şimdi sizlere bunlardan bahsetmek istiyorum.
Öncelikle sulak alanları tehdit eden faktörlerden başlamak istiyorum. O alanın tarım ya da yerleşim amaçlı kurutulmak istenmesi, sanayi, tarım ya da yerleşimden kaynaklı kirlenmeler, civarlarında yapılan turizm ve ikinci konut amaçlı yapılaşmalar(yazlıklar), çeşitli amaçlar için aşırı miktarda su çekilmesi (sondaj), gölet, baraj yapımı, sulak alana yabancı balık türlerinin aşılanması, sazlıkların tahribi, kontrolsüz saz kesimi gibi tehditlerle karsı karsıyadır. Bu su kuşları içinde önemli bir tehdittir. Çünkü buraları kışlama amacıyla kullanan bu kuşlar bu alanların tahribi ve yok edilmesi yüzünden konaklama alanı bulamayacaktır.(Burdur Gölü Dikkuyruk adli ördek turunun Avrupa ve yakin doğudaki en büyük kışlama alanıdır)
Evet, bütün bunların karşısında neler yapılabilir? Öncelikle karar vericilerin sulak alan kaybına neden olan politika ve yasaları tekrar gözden geçirip değiştirmesi gerekmektedir. Sulak alanı besleyen su kaynağı kirletilmemelidir. Buralarda kimyasal ilaç ve gübreleme yasaklanmalıdır. Asla sondaj yapılmamalıdır.
Peki, dünyada sulak alanların korunması ile ilgili neler yapılıyor? Konuyla ilgili 1971 yılında Iran`in Ramsar Kentinde imzaya açılan ve RAMSAR SÖZLEŞMESİ olarak bilinen bir sözleşme imzalanmıştır. Ülkemiz de bu sözleşmeye 17 Mayıs 1994 yılında resmen taraf olmuştur. Bu sözleşmede uzun vadede ulusal sulak alan politikalarının geliştirilmesi amaçlanmıştır. En önemli düzenleme, Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Listesi kısaca RAMSAR LİSTESİ dir. Ülkemizde bu listeye dâhil Manyas Kuş Gölü, Akyatan Lagünü, Gediz Deltası, Göksu Deltası, Kızılırmak Deltası, Kızören Obruğu, Burdur Gölü, Kuyucuk Gölü, Seyfe Gölü, Uluabat Gölü, Meke Gölü, Sultan Sazlığı ve Yumurtalık Lagünü’dür. 2013’de Nemrut Krater Gölü’nün katılmasıyla 14 Ramsar alanımız olmuştur.
Ramsar Sözleşmesinin uygulanması için Çevre Bakanlığı tarafından 30 Ocak 2002 de sulak alanların kullanım ve korunması çerçevesini belirleyen yönetmelik yürürlüğe girmiş ve daha sonra bu yönetmelik, 17.05.2005 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından revize edilerek, yeniden (Resmi Gazetede) yayımlanmıştır.
İşte bizler için bu kadar önemli olan ve çeşitli yasalarla koruma altına alınan sulak alanlarımızdan bir tanesi de hepimizin çok iyi bildiği yöremizde yıllar evvel kurutulan Amik Gölü`muzdü. Yöremizde mikro iklim değişikliğinden tutunda taşkınların kontrol altına alınmasına varana kadar, birçok konuda önemli olan bu gölün kurutulması, ne kadar doğruydu? Takdir sizin….
Bir sulak alanımızı kaybettik, acısını çekmeye devam ediyoruz. Bundan aldığımız dersle umarım kalan sulak alanlarımızı önemle koruruz. Gölbaşı, Mileyha gibi…
Hak ettiğiniz bir dünyada yaşamanız dileğiyle…