Dirençli Şehirler

Samim Kayıkçı
Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on whatsapp
WhatsApp

Günümüzde, dünya çapında, pandemi, deprem, sel, kuraklık, kasırga vd. pek çok felaket yaşanmaktadır. Bu felaketler sebebiyle yüzbinlerce, milyonlarca insan hayatını kaybetmektedir. Deprem ve küresel ısınma nedeniyle meydana gelebilecek aşırı iklim dalgalanmaları (kasırga, sel, kuraklık vd.) yaşadığımız coğrafyada afet riski taşıyan en önemli doğa olaylarının başında gelir.

En son yaşadığımız deprem felaketinde on binlerce canımızı toprağa verdik, yüzbinlerce insan yaralandı, evler, mahalleler ve hatta koca bir şehir yok oldu. Yakın zamanda Fas’ta gerçekleşen depremde binlerce insan yaşamını yitirdi. Geçen hafta Libya’da yaşanan sel felaketinde on binlerce insan hayatını kaybetti, Derne şehri çok büyük hasar aldı. Gün geçmiyor ki yeni bir felaket haberi almayalım.

Tüm bu afetler devam edecek ve biz bunlara karşı “dirençli şehirler” kurmak zorundayız.

Dirençli Şehirler, deprem, sel ve yangın gibi olası afetlerin yaratacağı yıkıcı etkilere karşı, şehrin tüm dinamiklerini koruyabilmek amacıyla, sosyal, ekonomik, teknik ve altyapısal olarak hazırlıklı olan şehirlerdir. Dirençli Şehirler, o coğrafyada meydana gelebilecek afetleri öngören, her türlü hazırlığı ve önlemi alan şehirlerdir. Dirençli Şehirler aynı zamamda doğayla uyumlu şehirlerdir.

Bulunduğumuz coğrafya ve mevcut durum “depreme dirençli kent”, “iklime dirençli kent” ve “göçe dirençli kent” kavramlarını ön plana çıkarıyor. Buna, deprem sonrası yaşananlar göz önüne alındığında “ahlaksızlığa dirençli kent” kavramını da eklememiz gerekiyor.

6 Şubat sabahı meydana gelen ve “asrın felaketi” olarak nitelendirilen deprem, büyüklüğü ve yıkıcılığı açısından son yüzyıldaki en büyük felaketlerden biridir. Deprem sonrası olağanüstü kaotik bir ortam oluşmuştur. Deprem, şehrimizin ve ülkemizin afetlere karşı ne kadar kırılgan olduğunu göstermiştir. Çok geniş bir coğrafyayı etkileyen deprem felaketi “dirençli ülke” kavramını tartışmamız gerektiğini gözler önüne sermektedir. Böyle büyük acılar yaşamamak için yerelde şehirlerimiz, genelde ise ülkemizin afetlere karşı “dirençli” olması gerekiyor.

Doğa, milyonlarca yıllık evrim süreci sonucunda, geliştirdiği uyum mekanizmaları sayesinde, afetlere karşı oldukça dirençlidir. Örneğin; orman yangınları büyük afetler olarak karşımıza çıkabilmektedir. Akdeniz İklim Kuşağında yayılış gösteren Kızılçam ormanları ve makilikler “yangına dirençli” ekosistemlerdir.  Bu ekosistemlerde yaşayan bitki türlerinin çoğu orman yangınları sonrasında nesillerinin devamını sağlayacak mekanizmalara sahiptirler. Bu mekanizmalar sayesinde yanan bir orman, herhangi bir insan müdahalesi olmadan, 20-30 yıl içerisinde (ki bu görece çok kısa bir süredir) eski görkemli halini alır.

Kültürel ve teknolojik gelişmeler doğal evrim sürecinden çok daha hızlı ilerleyen süreçlerdir. İnsan medeniyeti çok kısa sürede inanılmaz gelişmeler kaydetmiştir. Sahip olduğumuz bilgi ve teknoloji, her türlü afete karşı, dirençli şehirler ve hatta dirençli ülkeler oluşturabilmemize olanak tanımaktadır. Fakat, bilgi ve teknoloji çağında yaşıyor olsak ta, maalesef her yıl dünya genelinde pek çok bölgede meydana gelen afetlerde milyonlarca insan hayatını kaybetmekte, şehirler büyük hasarlar almakta, açlık, kıtlık, susuzluk ve hastalıklar çok büyük felaketlere neden olmaktadır.

Acı olan, bu afetlerin, bilim ve teknolojinin ışığında, öngörülebilir ve yaratacakları yıkımın önlenebilir olmasına rağmen gerekli hazırlıkların yapılmamasıdır. Doğanın bir döngüsü var. İnsan faaliyetleri sonucunda dünyaya verdiğimiz büyük zararlar nedeniyle bu döngüde, dünya çapında, anormallikler gözlenmektedir ve de daha fazlası beklenmektedir. Doğal afetleri önleyemeyiz belki ama felakete dönüşmelerini engelleyebiliriz. Dirençli Şehirleri, toplumun tüm katmanlarıyla birlikte, acilen oluşturmak zorundayız. Yeni afetler\felaketler kapıda çünkü…

İlgili Haberler

Share on facebook
Share on twitter
Share on whatsapp
Share on pinterest
Share on tumblr
Share on email
Puan Durumu