Trabzonspor maçında elde ettiği zaferle Türkiye’nin dikkatini çeken “Hatayspor’un Sivasspor deplasmanında aynı performansı devam ettirme başarısını gösterecek mi?” diye merak ediliyordu..
Çünkü Trabzonspor karşısındaki performansı en üst seviyedeydi..
Başarılı mücadelesi günlerce konuşulmuştu..
Bir hafta önce olağanüstü güç sarfeden takımın bir sonraki haftada da aynı tempoyu devam ettirebilir mi?
Dar ve kısıtlı kadroya sahip takımlar genelde iki hafta üst üste aynı oyunu oynayamıyor!
Nitekim Sivasspor karşısındaki Hatayspor’u, önceki maç kadar arzulu ve coşkulu oynamadığını gördük!..
Pas isabet oranı düşük ve hızlı değildi, yavaş oynayınca rakipte önlemini alarak boş alan bırakmadı, temaslı ve sert oynayarak ataklarımızı rahat önlediler..
Top alış verişlerimiz de çok yavaştı!
Kerim ve Aburjania da takıma diğer arkadaşları kadar katkı veremediler!..
Oyuna sonradan girenler de sahada ağırlığını koyup maçı lehimize çevirebilecek mücadele ortaya koyamadılar..
Hatırlarsanız, Hatayspor, Trabzonspor karşısında 2-0 geriye düşmesine rağmen hızlı, yardımlaşmalı, arzulu, istekli ve yüreğini ortaya koyarak maçı kazanmıştı..
En önemlisi ise her hafta dile getirdiğim;
Ligin başladığı günden bu yana en büyük zaafımız oyunu organize edecek usta ayağımızın olmaması..
Yani Hatayspor’un ‘çilingircisi’ yok!
Hücuma çıkarken organize olamadık, posizyona girmede zorlandık..
Kaç haftadır, Aburjania’dan ilerdeki arkadaşlarına gol pası ve şut atttığını göremedik..!..
Oyunumuzu hızlı organize edecek usta ayağımız, kilidi açacak çilingircimiz olsa maçı lehimize çevirebilirdik..
Takımda oyun bilgisi ve ayakları iyi oyuncu sayımız ne kadar fazla olursa, skor üretme şansımız daha fazla olur..
Her şeye rağmen deplasmanda kazanılan puan puandır..
Bizim Hatay ağzıyla, bu puana ‘Bin bereket versin..’ denilir..
Üstelik Hatayspor 7 hafta sonunda da ligin namağlup takımı..
Takımın sürekli seyahat halinde zor şartlarda maçlara hazırlandığını unutmayalım..
Olumsuzluklara rağmen Hatay için mücadele eden takımımıza saygı duymalıyız..
Futbolu seviyorsak sayıyorsak, alın terini, emeği önemli buluyorsak, vicdana sarılıyorsak, yazarken-konuşurken “hakça” ortadan kesmek lazım…