Doğanın eşsiz bir döngüsü var. Kuşların, kelebeklerin, çiçeklerin, yağmurun ve mevsimlerin. Mevsimlerden sonbahardayız. Kuşlar göç yolculuğundalar. Karıncalar kış için besin depolama telaşında. Sonbahar çiçekleri tüm güzellikleriyle açmışlar ve doğayı süslüyorlar. Pekçok meyvenin olgunlaşma zamanı. Zeytin, nar, alıç, hambeles ve daha birçokları için hasat zamanı. Ağaçlar yapraklarını döküyorlar. Amanos Dağları’ndaki yaprak döken ormanlar eşsiz renklere büründüler. Doğa bir taraftan sonbaharın keyfini sürerken diğer taraftan kışa hazırlık tüm hızıyla devam ediyor. Doğadaki tüm canlılar yaklaşan kış mevsimi için önlemler alıyorlar. Kimi yaprağını döküyor, kimi besin depoluyor. Bazıları göç ediyorlar, bazıları ise kış uykusuna hazırlanıyorlar.
Peki ya biz kış için hazır mıyız? Deprem felaketi öncesinde konforlu evlerimizde kışın yapmaktan keyif aldığımız şeyleri yaparak baharı bekliyorduk. Deprem felaketi sonrasında mevsimlerin bize hissettirdikleride çok değişti.
Sonbahar, bazı insanlar için “aşk” mevsimidir. Bazıları içinse hüzün. Bizim içinse daha çok kaygı ve korku mevsimi oldu. Önümüz kış ve başımıza gelebileceklerden dolayı kaygılıyız ve korkuyoruz. Birkaç gün yağan yağmur kışın başımıza gelebileceklerin kısa bir fragmanı gibiydi. İlk yağmurlardan sonra pekçok önlem almış olsakta yağmur, rüzgar ve soğuk havalar yakında geliyor. Çadır ve konteynerlerde yeterli izolasyon olmadığı için sürekli ısıtılmaları gerekiyor. Elektrik alt yapısında meydana gelebilecek uzun süreli arızalar çok büyük sorunlar olarak karşımıza çıkacaktır. Üstelik bakmakta olduğunuz küçük çocuğunuz, bebeğiniz ve bakıma muhtaç yaşlı biri varsa bir iki saatlik bir kesinti aşırı can sıkıcı olabilecektir. Bazı konteyner kentlerde büyük jeneratörler yerleştirilmiş, fakat bazılarında hiç jeneratör yok. Olası elektrik kesintilerine karşı önlemlerin ivedilikle alınması gerekiyor. Özellikle konteyner-çadır kentlerin yoğun olduğu bölgelerde elektrik altyapısının acilen güçlendirilmesi çok elzemdir. Bununla birlikte belki fazladan battaniye, yorgan tedarik etmek ya da içinde odun-kömürle çalışann sobaların olduğu acil durum toplanma alanları yapmak geçici çözümler olabilir.
Bir diğer sıkıntı da ulaşım. Arabanız ve yeterli bir maaşınız varsa ulaşım sizin için sorun olmaz. Fakat eğer aracınız yok ve toplu taşıma araçlarını kullanmanız gerekiyorsa bu sizin için büyük bir sorun olacaktır. Vatandaşların, araç beklerken, rüzgar ve yağmurdan korunabilecekleri yeterli sayıda durak acilen yapılmalıdır. Deprem sonrasında, toplu taşımayı kullanan insanların yeri ve belirli alanlardaki insan yoğunluğu değişmiştir. Otobüs hatlarının ve durakların buna göre belirlenmesi önem arz etmektedir.
Felaket sonrası, o kadar büyük bir yıkım oldu ki, şehrin yeniden inşası, toparlanması, normalleşmesi çok uzun süre alacaktır. Şehir bir taraftan yıkılıyor, diğer taraftan inşa ediliyor. Öte yandan tüm bu karmaşanın içinde hayat devam ediyor. Sokakta, arabalarda, çadırlarda, konteynerlarda, evlerde ya da iş yerlerinde hayat hiç durmadan devam etti, ediyor. Okullar açıldı. Esnaflar çalışıyor. Çiftçiler çalışıyor. Belki kapasitelerinin çok altında olsa da sanayi, şirketler, kamu kurumları faaliyetlerine devam ediyorlar. Bazı iş kolları (inşaat sektörü), deprem felaketi öncesinden, çok daha etkin. Bu güzel şehirde yaşayan insanların hayatlarını kolaylaştıracak adımların geç kalınmadan atılması gerekiyor. Yöneticilerin bir iki gün vatandaşlar gibi şehri dolaşması, işlerini halletmeye çalışması, belki konteyner ya da çadır kentlerde birkaç gün geçirmeleri çok faydalı olabilir.
Doğadaki tüm canlılar gibi bizimde öngörülü davranarak ve geç kalmadan, yaklaşan kış için, etkili önlemler almamız gerekiyor. Doğada hazırlık yapmayan ya da hazırlık yapmakta geç kalan canlılar kışı geçiremezler ve ölürler. Hazırlık yapmadığımızda ya da geç kaldığımızda bizi belki bu kadar kötü bir son beklemiyor ama deprem felaketinden sonra ruhen ve bedenen yorgun düşen insanlar olarak daha fazla stres, daha fazla çile demek bu. Geç kaldık belki ama vakit kaybetmeden kış mevsimine hazırlanmalıyız.