Festival deyince insanın aklına eğlenmek geliyor. Festivaller aslında bir şehrin tanıtılmasında ve kalkınmasında çok büyük bir öneme sahiptir.
Ülkelerle, şehirlerle özdeşleşmiş efsane festivaller, karnavallar var. Rio Karnavalı, Venedik Festivali, Holifest, Cannes, Tomorrowland, Oktoberfest, Teknofest, Portakal Çiçeği Karnavalı, İspanya Domates Festivali ve daha pek çok festival var…
Festivaller bir taraftan tanıtım işlevi görüyor, öte taraftan şehrin ekonomik olarak kalkınmasına ciddi destek oluyorlar. İyi planlanmış bir festival, eğitim, uluslararası iş ortaklıkları, üretimin standartlaşması, markalaşma gibi pek çok konuda çok büyük katkılar sağlayabiliyor.
Kadim şehrimiz kültür, tarih, tarım, doğa ve ticaret konularında eşsiz değerlere sahiptir. O kadar potansiyelimiz varken güzel şehrimizin festival fakiri olması çok üzücü. Elbette yapılanlar var. Yapanların ellerine sağlık. Ama çok daha fazlasını yapmak zorundayız.
Portakal, mandalina, zeytin, maydanoz, soğan, kavun, defne, nergis, doğal otlar, tıbbi ve aromatik bitkiler… Dağ, deniz, kumsal, tarih, kültür, medeniyet… Herhangi birini alın ve arkasına festival, karnaval kelimelerini ekleyin hepsini güzel şehrimizde yapabilirsiniz.
Özellikle doğal ve tarımsal zenginliklerimiz bu konuda inanılmaz bir potansiyel barındırıyor. Üstelik her mevsimde ve her ilçede yapılabilecek festivaller var. Kırıkhan’da Kavun ya da Havuç Festivali, Antakya’da Nergis Festivali, Yayladağı’nda Çilek Festivali, Dalış Festivali, Hassa’da İncir ya da Üzüm Festivali, Samandağ’da İpek, Deniz Kaplumbağası, Maydanoz Festivali, Arsuz’da Limon Festivali, Dörtyol ve Erzin’de Turunçgil Festivali, Defne’de İpek ya da Defne Festivali, İskenderun’da Deniz Sporları Festivali, Altınözü’nde Zahter Festivali ve daha pek çok festival…
Biz Hatay halkı olarak bunları yüksek perdeden talep etmeliyiz, yerel yönetimlerde bunları yapmalı. Bence bu konu yerel yönetimlerin üzerine eğilmesi ve hayata geçirmesi gereken en önemli konuların başında geliyor. Festivaller şehrin kalkınması ve markalaşması yönünde çok etkili olacaktır. Çünkü ulusal ve uluslararası organizasyonlar altyapıdan ulaşıma, konaklamadan gastronomiye tüm alanlarda harekete geçme ve hazırlık yapma konusunda hem yerel yönetimler hem de yerel halk üzerinde baskı oluşturacaklardır. Yatırım yapmayı teşvik edecektir.
Biliyorum pek çoğunuz önce tüm hazırlıklar tamamlanmalı ki sonra festivaller yapılabilsin diye düşünüyorsunuzdur. Fakat maalesef biz uzun erimli planlamalar yapmaya ve uygulamaya alışkın bir toplum değiliz. Biz de genel olarak “kervan yolda düzülür” mantığı geçerlidir. Bir işe “Ya Allah” deyip başlarız sonra eksikleri, ihtiyaçları görür ve tamamlamaya çalışırız. Başta pek çok aksaklık, eksiklik olacağı aşikârdır. Fakat zaman içerisinde tecrübe kazanıyoruz, öğreniyoruz, gelişiyoruz ve geliştiriyoruz. Elbette kadim şehrimizi bir “festivaller şehri” yapmamız öyle çok kolay değil ama bir yerden başlamak zorundayız. Deprem felaketi sonrasında çok şey kaybettik. Ama artık her alanda harekete geçmek ve güzel şehrimizi ayağa kaldırmak zorundayız. Güzel şehrimizde güzel günler görmek dileğiyle.