Soru: Kızılay kan bağışı için cami önünde kampanya yapıyor. Ben nafile (yani farz, vacib olmayan) oruç tutuyorum. Kan versem orucum bozulur mu?
Cevap: Hayır, bozulmaz. Kan bağışında bulunmak sevabı çok olan salih ameldir. Ramazan ayı orucu dahi olsa kan vermek orucu bozmaz. Ancak vücudunun zayıf düşmesi ve sağlığının etkilenmesi söz konusu olursa, kan vermek mekruh olur. Yine de bozulmaz, kaza veya keffaret gerekmez. Oruca devam ederiz. Eğer hasta olurda doktorlarımızın verdiği ilaçları kullanıp orucu bozarsak, ilerde gününe gün kaza yaparız.Kan verilen kişinin de durumu aynıdır. Orucu bozulur, ilerde gününe gün kaza yapar.
Soru:Kur’an’ı ne kadar zamanda bir hatim etmemiz tavsiye edilir? Mealini okumamız hatim olur mu?
Cevap:Kur’an-ı Kerim’i ayda bir hatim etmek müstehaptır. Bazı alimler yılda bir, kırk günde bir veya haftada bir hatim yapmayı tavsiye etmişlerdir. Üç günden aşağıya okumak uygun görülmemiştir. Böyle çok kısa zamanda okumak tecvid kurallarını ihmal ettirebilir. Onun için müstehap görülmemiştir.Kur’an’ın mealini okumak hatim sayılmaz ama sevabı çoktur. Ayrıca Allah’ın Kelamını anlamak için de en azından bir tefsir kitabı ( ayetleri açıklayan ve anlatan bir kitabı ) okumak her müslüman için gereklidir.
Soru:Namazımın rekatlarında şüphe ediyorum. Ne yapmam gerekir?
Cevap:Evvela şu bilinmeli ki yerine getirdiğimiz ibadetler şüphelerden beri olmalıdır. Bir kimse, kıldığı namazın rekatlarının 1. rekat mı, 2. rekat mı olduğunda şüphe etse ve bu şüphe ömründe ilk defa meydana gelse o namazı yeniden kılması gerekir.Bu kimse, rekat konusunda daha önce de şüpheye düştüyse kalben araştırma yapar ve karar verir. Namazı yeniden kılması gerekmez. Şüpheyle kıldığı namazların sonunda sehiv secdesi yapar. Namazı tamam olur.
Örnek; Zaman zaman rekat konusunda şüphe eden bir kimse, sabah namazını bir mi, iki mi kıldım diye şüphe etse ve kalben bir rekat kıldığına karar verse, ona bir rekat daha ekler ve sonunda sehiv secdesi yapar. Eğer kalben karar veremezse azını kabul eder ve bir rekat daha ekler. Yalnız 1. rekatta da tahiyyata oturur. Çünkü, iki rekat kılma ihtimali de vardır ve sehiv secdesiyle sabah namazını tamamlar.
Soru:Ben sarrafım. Defterimizde, bazı müşterilerimize borç verdiğimiz çeyrek vb. altınlar yazılıdır. Aybaşı maaşlarını alınca veya paraları olunca ödüyorlar. Yaptığımız doğru mudur?
Cevap:Hayır. Bu bir borç verme değil altını satmadır ve böyle bir alış-veriş caiz değildir. Parası olunca ve borcunu ödediği gün altın kaç liraysa (ki bu bilinmemektedir) o değerden ödemeyi yapmak caiz değildir. Çünkü altını aldığı an fiyatını konuşmamaktalar. (Konuşsa bile hemen orada ödemeyi yapması gerekir.) Fiyatı konuşsalar dahi altının vadeli satışı zaman faizini (ribe-i nesie) doğurur ki bu haramdır. Normalde vadeli satış caizdir. Bu bir
akittir. Yoksa karz-ı hasen olarak altın borç alınabilir. Ödeyeceğinde de altın borcunu altın olarak öder. Ödeme anında altın bulamazsa, işte tam o anda, o anki fiyatla, borcu akde (alış-verişe) çevirerek ödemesini yapar. Akdin hükmü ayrı, karzın (borç) hükmü ayrıdır.
Soru: Babamız zekat borcunu ödemeden vefat etti. Bu borcu bizim ödememiz gerekir mi?
Cevap : Zekat farz olduktan sonra fakirlere verilmek üzere ayrılan mal, hemen dağıtılmalı veya ölüm ihtimaliyle vasiyet yapılmalıdır. (Zaten vasiyet, genelde bu gibi, Allah (cc) haklarını veya kul haklarınıiçine alır.) Merhum, ayrılmış ve fakirlere verilecek olan malı, dağıtmadığından sorumlu ve borçludur. Zaten zekat için ayrılan mal da varislere miras kalır. Onlar şayet isterlerse babalarını bu borçtan kurtarır, hayır yapmış olurlar. Bu vasiyetini yapmadan vefat eden içindir. Fakat vasiyet yapmışsa, işte o zaman bıraktığı mirasın üçte birinden ödenir.Yetmezse varisler kendi hisseleriyle tamamlayabilirler. Bu çok hayırlı bir teberru olur.
Soru: Bir kimse borcunu ödemediği halde kasten, bile bile; “Vallahi, billahi ben borcumu sana, kuruşu kuruşuna ödedim“ diye yemin etse ne yapması lazımdır?
Cevap: Bu, yalan yere yapılan yemindir ve en büyük günahlardandır. Bu çeşit yemine, “yemin-i ğamus“ denir. Böyle yapılan yeminin keffareti yoktur. Çünkü, keffaretle örtülecek ve silinecek bir günah değildir.Bu kimse Allah (cc) adına, yalan yere yemin ettiği için (ki en önemli yemin, yaratan Allah(cc) adına yapılan yemindir. Yemin, yaratılan yani baba, kardeş veya çocuk vb. adına yapılmaz. Geçerli de değildir) pişmanlık duymalı ve iyi bir tevbe ile tevbe etmelidir. Karşı tarafa ne kadar zarar vermişse onu ödemesi ve helallik dilemesi farzdır.
Soru: Çek veya senedi düşük fiyata satmak caiz midir?
Cevap: Hayır, caiz değildir. Çek,senet vb. para gibidir.Çek veya senedi ödeme vakitleri gelmeden, “paraya ihtiyacım var” diyerek 3. şahıslara, üzerlerine yazılı olan miktarın altında satmak caiz değildir.Bu işlemi bankalarla yaparak çek veya senet kırdırmak da caiz değildir.Bu muamele ister 3.şahıslar aracılığıyla olsun, isterse banka vs. aracılığıyla olsun caiz değildir. Bu tür bir işlem faiz muamelesidir ki faiz de kesinlikle haramdır.
Soru: Enes bin Malik Kimdir?
Cevap: Allah Resûlü’ne hizmetiyle tanınan ve bu nedenle “hâdimü’n-nebî” lakabıyla anılan Enes b. Mâlik, hicretten on yıl önce Medine’de dünyaya geldi. Hz. Peygamber Medine’ye hicret ettiğinde on yaşında okuma yazma bilen zeki bir çocuktu. Annesi Ümmü Süleym tarafından Resûlullah’ın hizmetine verildikten sonra on yıl boyunca ona hizmet etti. Böylece Allah Resûlü’nün duasına nail olmanın yanı sıra bizzat onun terbiyesi ile yetişme ayrıcalığına da kavuştu. Yanında kaldığı süre zarfında Resûlullah’tan bir kez bile azar işitmedi. Hz. Peygamber’in duasının bereketiyle yüz yıldan fazla yaşayan Enes b. Mâlik, Hz. Peygamber’i vefatından sonra çok özlerdi. Her gece rüyasında gördüğü Allah Resûlü’ne, huzuruna çıkıp “Yâ Resûlallah! Küçük hizmet kârın geldi.” diyebilmeyi çok arzu ettiğini söylerdi. İki binden fazla rivayetle en çok hadis nakleden sahabîlerin üçüncüsü olan Hz. Enes, hicretin 93. yılında Basra’da vefat etti. – HZ. PEYGAMBER’İN HİZMETKÂRI ENES B. MÂLİK