Toplum içinde kadın olmak…
“Ekmek elden su gölden… Ohhh miss gibi hayat” diye söylenen güçlü erkek sesleri duyuyorum, büyük gürültüler halinde…
Sevinen kadın olmak…
“Kahkaha atma! Kırıtma! Ne gitti hoşuna bu kadar?” Aşağılaması ile bana bakan gözleri hissediyorum üzerimde.
Hakkını savunan kadın olmak…
“Kaşarlık!tır, Çirkeflik!tir, Delilik’tir etiketleyiverirler.
Konuşan kadın olmak..
Aynı erkeklerin yaptığı gibi etrafındaki olayları değerlendirirsin ancak ne hikmetse kadının adı “Dedikoducudur”, erkeğin adı “İştişareci”
Ani bir refleksle ürken kadın olmak…
“Geç arkama…” diye önünüzde vücut ısısını hissettiğiniz bir erkeğin korumacı sesi geldi mi kulaklarınıza? Kendilerinden korumaya çok hevesliler doğru açıdan baktığınızda olaya.
Öne geçen kadın olmak…
Tek amacın “ben de yapabilirim”i” kanıtlamakken, “elinin hamuru ile erkek işine karışma” ayıplaması ile durdururlar seni.
Yönetimde görev almak isteyen kadın olmak…
“Başınıza bir iş gelir, susun, biz konuşalım” diyen erkek kabalığı, erkek egosu, erkeklerin yönettiği dünyada ayakta kalma çabasında oldunuz mu hiç?
Sözde eşitiz, yan yana yürüyemeyen, aynı şartlarda yükselemeyen, fikirleri sorulmayan kadına,
Güvenmezler, kendi hayallerindeki şekle sokmaya çalışırlar
Sen kadınsın, aklın ermez,
Sen kadınsın gücün yetmez,
Sen kadınsın başına bir iş gelir cümleleri ile durduran insan zihniyeti.
Aslında bu tüm olumsuz örnekleri erkek cinsine yüklemek de yanlış. Maalesef ki toplumda bu zihniyette kadınların sayısı en az erkekler kadar çok.
Sırf kıskandığı için kendinden daha başarılı, daha yetenekli bir kadını “Bel altı vurmaya hevesli kadınları tanıdınız mı hiç?” Kadını gidip erkeğe karalayan kadınlar var etrafımızda..
Şikâyet ettikleri kadın, erkeğin maddi manevi şiddetine maruz kaldığında, aşağı düşeceğini, ondan boşalan yeri kendinin dolduracağına inanan KÖTÜ KADINLAR.
İşte bu yüzden şiddet görmesi gereken yine hep kadındır
Öldürülmesi gereken, yok olduğunda yaşanılan sorunların çözüleceğine inanılan hep kadın cinsidir.
Özellikle İslamiyet’in yanlış anlaşıldığı toplumlarda bu yük daha ağır hissediliyor kadın üstünde. Erkek nefsine karşı örtünmesi gereken, ilgi çekici olmaması gereken kadın. Kimse de demiyor ki; “Arkadaş madem bu kadar güçlüsün Ey erkek ırkı, nefsini terbiye etsene”
Örtünme demişken, kadının sadece erkeği için dört duvar arasında bakımlı olması gerektiği dayatması da yine kadınlara yönelik hazırlanmış bir dini kural. Oysa ben bakımımı hep kendi olumlu enerjimi yükseltmek için yaptım yıllardır.
Kadınını bakımlı isteyen erkeğe kimse dememiş ki, “Kirli sakal modası, senin pisliğinin kılıfıdır” diye.
Razı gelmesi gereken hep kadın, “Ey erkek ırkı kadının razı olacağı hal ve tavırlarda olsana”
Tüm bu öğreti ve öğretilerin dayattığı baskı ile ayakta kalmaya çalışıyor kadın. Son zamanlarda “Cinsiyetçi Yaklaşım” şeklinde tabir edilen bir olgu yerleşti algılara, bir iki kadın vurgusu yapsan, bu konuda da suçlanıyorsun.
Ve bir kadın olarak soruyorum… Ben nasıl kendimi sizlere kanıtlayabilirim, çoğunuzdan daha akıllı, çoğunuzdan daha yapıcı, çoğunuzdan daha iş bitirici, çoğunuzdan daha yetenekli olduğumu ben size nasıl ispatlayabilirim?
Koltukların çoğuna erkeklerin oturduğu yönetimlere, eşitiz, eşit olmamız gerektiği olgusunu nasıl öğretebilirim. Etiketlemelerinizden, şiddetinizden korunarak, hakkım olanı ben sizlerden nasıl alabilirim?
Kadın cinayetlerini konuşuyoruz özellikle son birkaç aydır yoğun olarak. Şöyle bi geriye çekilip bir bakın kadınları kimler öldürüyor?
Kocaları
Sevgilileri
Babaları
Oğulları
Yahu bunların hepsi erkek değil mi? Eee hani korumuyorsunuz bizi? Bizi siz öldürüyorsunuz!
Sevgilimiz olasınız var, “susuyoruz” diye öldürüyorsunuz
Kocamız oluyorsunuz, “konuşuyoruz” diye öldürüyorsunuz
Evladımız oluyorsunuz, “çok yanlışınıza izin vermiyoruz” diye öldürüyorsunuz
Babamız oluyorsunuz, “yaşamak istediğimiz için” öldürüyorsunuz.
Olaylar yaşandıktan sonra yapılacakları konuşuyor tüm hukukçular… Kadın cinayetleri faillerini idam etsek mi? Etmesek mi?
Oysa olaylar yaşanmadan önce alınması gerekiyor tüm önlemlerin. Bunun da tek yolu eğitim… Uzun meşakkatli bir süreç
Öğretmenlere verin bu yetkiyi, bırakın toplumda maddi manevi güçlü öğretmenler eğitsinler toplumu. Karışmayın onların eğitim şekillerine.
Boğmayın bürokrasinin kâğıt yüküyle… Yapacakları her fiile çerçeve çizip cezaları sıralamayın.
Güvenin öğretmenlere
Toplumu düzeltmek adına ihtiyacımız olan bu uzun süreçte itibarını iade ettiğiniz öğretmenlerin ihtiyacı olan zamanı verdiğinizde ölmeyecek kadınlar, yorulmayacak erkekler.
Çok değil 20 yıl önceki toplumu düşünün, toplumdaki saygınlığı, güvenli kadın erkek ilişkilerini… Ve gerçekçi bir gözle izleyin ne vakit bozuldu bu intizam?
Peşinde olduğumuz tek şey bilinçli, kendini doğru ifade eden, kadın ve erkeğin eşit sayılabileceği toplumlarsa, paydaşların serbest hareket etmesini sağlamamız şart.
Emel Akpınar Erkan
Hürriyetçi Eğitim Sen Hatay İl Yönetimi
Basın Medya Tanıdım Sorumlusu
Defne İlçe Temsilcisi