Her yapının, görüşün ve oluşumun içerisinde hayatlarını o davaya adamış kişiler vardır. “Yaşayan tarih” diyebileceğimiz bu tür insanlar, bir davanın geçmişiyle olan bağının ilk günkü gibi taze ve canlı kalmasını sağlar.
Kültür dünyamızda hatıralar çoğu zaman yazılı kaynaklarda bulduklarınızdan daha değerli olabilmektedir. Çünkü ilk ağızdan anlatılmıştır. Bu da bütün o duygu yoğunluğunun aynen yaşanıyormuş gibi hissedilmesini sağlar.
Bu çerçevede örnek olabilecek bir isim olarak değerli ağabeyimiz; MNP-MSP İl Başkanı, RP-SP İl Müfettişi İsmet Uğur Okay’ın 50 yıllık geçmişi, dava adına ortaya koyduğu çabaları ve hatıralarından bir parçayı onun anlatımıyla köşemize taşıyoruz. İşte İsmet Uğur Okay ağabeyimizin bazı hatıraları;
MNP KURULUŞ GÜNLERİ
“Muhterem hocam Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın bağımsız milletvekili seçilip akabinde Milli Nizam Partisi’nin kuruluşunu yaptığı günlerdi.
Ben de Hatay’dan milletvekili seçilen emekli vaiz Ali Yılmaz Hoca’nın siparişi ile diktiğim elbiseyi Ankara’ya götürüp hocamızla tanışayım dedim.
Milli Nizam Partisi kuruluş çalışması yapılan genel merkezde, Erbakan hocamızı ziyaret etmek için meşrutiyetteki binasına gidip ilk defa tanışmak nasip olmuştu.
Hocam bizi özel odasına aldı. Hatay’dan gelişimize sevinerek hemen il teşkilatını kurmam için ısrar etti. Bana partinin program ve tüzük kitapçıklarını verdi.
Bu teklifi karşısında kendisine söz veremedim ve o sıralar (evinde kiracı olarak oturduğum) her şekli ile iman, amel ve ahlak dersi aldığım büyüğüm (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) “Hacı İbrahim Hakkı Ergin Efendi’nin himmeti ve müsaadesi olursa kurabilirim” diyerek Ankara’dan ayrılmıştım.
Şükürler olsun ki İbrahim Hakkı Efendi büyüğüm, bir zaman sonra haberdar olduğu dava için, manevi bir rüyasında “Allah ve Resulüne inanan herkes Necmeddin Hoca’nın yolunda olur, onunla çalışır” gibi emrivaki ile tenvir olmuştu.
O, bana “Antakya’daki hangi meşrep veya cemaatten olursa olsun bütün namaz kılanları -evin geniş avlusuna- davet edip Milli Görüş’ün partisi Milli Nizam’ı kur” diyerek talimat verdi.
Ben de kuruluş için toplanan kalabalığa “Acizane 31 yaşında bir genç olarak şu misal ile size müjde veriyorum diye söze başlayarak: Mevlana Hazretleri “Şems-i Tebrizi’nin geldiğini” haber veren müjdecisine malının yarısını bağışlamış. “Bu adam yalancının biri” dediklerinde de “Biz bu sevdanın yalanının müjdesine, malımızın yarısını veririz. Sevdamızın doğru müjdesine, canımızı bile veririz” demiş…” diyerek davanın önemini anlattım.
Sonra da sözü konuya getirip “Biz de 1950’den beri sahte davalara kandık, şimdi hakiki dava sahibi Erbakan’la bu yola can veririz. Haydi bismillah Hatay İl teşkilatını birlikte kuralım” dedim.
Allah için samimiyetle çalışıp bütün ilçe teşkilatlarını kurmuş, kongreleri de birer birer tamamlayarak Milli Nizam Genel Kongresi’ne vazifemizi yaparak gidebildik ve büyük kongrede Hatay takdirnamesini aldı.
Erbakan hocamız 6 Kasım 1970 tarihinde ilk olarak Hatay’ımıza gelmişti. Onunla konvoyla ilçeleri dolaştık, o sıralar birileri tarafından iddia edildiği gibi bir vakitte 3-4 defa(!) namaz kılmadık. Ama hocamın her ezandan sonra, namazdan önce takvası ile abdest aldığına şahit oldum.
MSP DÖNEMİ VE MİLLETVEKİLİ ADAYLIĞI
Büyük Kongrede okunan “Hak yol İslam yazacağız” şiirini bahane ederek, 3 Mart 1971 Nihat Erim tezkeresi ile ne yazık ki Milli Nizam Partimizi kapattılar.
Milli Nizam kapatıldıktan sonra tekrar il başkanı olamaz ve teşkilatta görev alamazdım. O dönem üç arkadaşımızın sırasıyla il başkanlığı yapmalarının ardından bir süre sonra tekrar il başkanlığına getirildim ve 1980 İhtilali’ne kadar bu göreve devam ettim.
1977 yılında yapılan Milletvekili Genel Seçiminde MSP il başkanı olarak, Çankaya’daki genel merkeze aday mülakatına gittim.
Erbakan hocam abdest almak için odasından çıktığında karşılaştık ve bana “İsmet, yarın Çankaya Sineması’nda Aday Tanıtım Programında senin Hatay’dan aday olduğunu açıklayacağım” dedi. Ben kızardım, bozardım, “Olmaz hocam ben adaylar için mülakata çağrıldım, aday olamam” dedim. Hocam ise “Yok yok İsmet, senin manevi ağırlığın olmalı listede” dedi. Şaşkın vaziyette Antakya’ya abime telefon ettim, “Hacı Hakkı Efendiye danış, ne yapayım?” dedim. Büyüğüm “Biz kendimiz için çalışmıyoruz, Allah’ın rızası bize yeter, aday olmasın” demiş.
Ertesi sabah, Çankaya sinemasının önünde Erbakan Hocamı ve Oğuzhan Asiltürk’ü bekledim ve Oğuzhan Bey gelince ona çok rica ettim “hocam beni aday etmesin” dedim de rahatladım…
Erbakan hocamız, bir şeye karar verirken de konuşurken de besmelesiz ve istişaresiz bir şey yapmaz. İnsanların liyakatini ve tabiatını tespit eder. Direksiyonu da freni de elinde tutar, kabiliyetine göre görev verir ve çalıştırırdı.
Elindeki imkâna göre kabiliyeti olanları bir yerlere getirdi. Kimini milletvekili kimini de belediye başkanı yapacaksa yanına 100 tane teknik eleman, uzman, akademisyen koyar ve kontrolü elden bırakmazdı.”
Doç. Dr. Necmettin Çalışkan 03.05.2020