6 Şubat deprem felaketinin üzerinden tam 10 ay geçti. İnsan, her defasında, “ne yaşadık biz” diye sormadan edemiyor. Kısacık ömrümüze öyle büyük çaresizlikler, acılar ve gözyaşları sığdırdık ki. Bu travmayı atlatıp tekrar normale dönebilir miyiz bilmiyorum. Yaşadıklarımızın tarifi yok belki ama, bir şekilde, diğerlerinin bunu duyması, bilmesi gerekiyor. Güzel ülkemiz bir deprem ülkesi ve her an yıkıcı bir deprem olabilir. Önlem alınmazsa bizim yaşadığımız acıları başkalarının yaşaması işten bile değil. Benzer çaresizlikler, benzer acılar yaşanacak. Bizim, 99 Gölcük depreminde yaşanan trajedinin bir benzerini yaşamamız gibi. Oysa 6 Şubat depremi öncesi en büyük uyarıydı Gölcük depremi. Yaklaşık 20 bin vatandaşımız can vermişti. O deprem felaketini biz televizyonlardan izlemiştik. Dehşete düşmüştük belki ama “ateş düştüğü yeri yakar” atasözünde olduğu gibi, ancak şimdi 99 Gölcük depremini yaşayanların ne hissettiğini, ne yaşadığını anlayabiliyoruz.
Yaşadıklarımızı ve hissettiklerimizi daha çok insanla paylaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Deprem anında şoka girişimizi, sonraki kaosu, karanlık, soğuk, yağmur, iletişimin kesilmesi, ne yapacağımızı ve nereye gideceğimizi bilememe, yakınlarımıza ulaşma çabası, 3 gün hiç kimsenin yardıma gelmemesi, sonra yardıma gelenlerin ellerinde alet olmaması, onuncu günde bile birçok yerde hala iş makinası bulamamak… Elbette herkes farklı süreçler yaşadı. Deprem çok büyük bir coğrafyayı etkiledi. Bazı yerlere yardım erken gitti. Bazı yerlere çok geç. Deprem sonrasında, enkaz altında, yaşadığını gördüğümüz, duyduğumuz pek çok insan yardım gelmediği için gözlerimizin önünde vefat etti.
Sonra deli gibi yardım geldi. Yiyecek, içecek, battaniye, çocuk bezi, ilaç… Aklınıza ne gelirse. Tırlar dolusu yardım. Belediyeler, STK’lar, AFAD, kişisel yardımlar. Allah herkesten razı olsun.
Yardımlar geldi gelmesine ama organizasyon eksikliği o kadar büyüktü ki. Yol kenarları elbise yığınlarıyla doldu. Birçok insan, bencilce, gelen yardımlardan kendilerine stok yaptı. Bu hafta, emniyet güçleri tarafından Reyhanlı ilçemizde bir depoda stoklanmış onbinlerce ilaç ele geçirildi mesela. Bazıları hiç yardım alamadı.
Deprem felaketi sonrasında, hem şehirden hem şehir dışından birçok ahlaksız, vicdansız, hırsız insanla uğraşmak zorunda kaldık. Birçok yer yağmalandı. Birçok insanın değerli eşyaları çalındı.
Daha sonra yıkım firmalarıyla uğraşmak zorunda kaldık. Deprem sonrasında sağlam kalan altyapıyı onlar bozdular. İnsan ve çevre sağlığı hiçe sayıldı.
Bir çadır bulmak için, bir konteyner kente yerleşmek için verdiğiniz çaba, elektrik ve su kesintileri, kira yardımı, barınma desteği, hak sahipliği, türlü türlü sorunlar… Kurduğum cümlelerden bu sorunlar artık yaşanmıyor gibi bir anlam çıkabilir. Birçok yerde bu süreç, bu olumsuzluklar devam ediyor maalesef.
Tabi bu süreçlerin hepsinde canla başla yardıma koşan iyi insanları unutmamız mümkün değil. Aynı şekilde kamu kurumlarından, STK’lardan, belediyelerden, yurtiçi ve yurtdışı yardım kuruluşlarından, şirketlerden pek çok insan elinden geleni yaptı. Hepsine saygı, sevgi ve minnettarlığımı sunuyorum.
Sadece özetini yazdım çünkü daha pek çok şey var. Yaşadıklarımız ve hissettiklerimiz hem bize hem de başkalarına ders olmalı. Bir şekilde bunların paylaşılması gerekiyor. Hatta bu süreçte görev alan herkesin, her kurumun, yaşadıklarını, tecrübelerini raporlayıp paylaşmasının son derece yararlı olacağını düşünüyorum. Dilerim, hâlâ zaman varken, yeterince önlem alınır ve ülke olarak bir daha böyle büyük bir felaket yaşamayız.