Albert Camus’un Sisifos Söyleni adlı eserinde geçen sözlerini iletiyor Ressam Ali İrgin dünyaya: “Dünya aydınlık bir yer olsaydı sanat olmazdı…”
Tuvallerinde toplumsal ve sosyal sorunları işleyen Ali İrgin, 1987 yılında Elazığ’da dünyaya geldi. Henüz küçücükken, Yatılı Bölge Okulunda okurken resim yapmayı çok severdi. Ekonomik sıkıntılardan dolayı Güzel Sanatlar Lisesini okumak istediyse de okuyamadı. Devlet Parasız Yurdunu kazanıp Malatya Hekimhan Lisesinde okudu. Çizmeyi çok sevmesine rağmen Güzel Sanatlar Lisesini kazanamadığı için resimden uzak durdu. Ta ki Öğretmenler Günü temalı resim yarışmasında 1. oluncaya kadar… Birincilik, resme yeni bir başlangıç yapmasına vesile oldu.
Büyüdü ve 2012 yılında Fırat Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel
Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim-İş Öğretmenliğinden mezun oldu. Açtığı kişisel sergilerin yanı sıra birçok yarışmalı ve karma sergilere katılan İrgin, 2011 yılında “İsimsiz” adlı eseriyle Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü 3. Görsel Sanatlar Projesi’ne kabul edildi. Kendisine ait bir tarzla, farklı seriler şeklinde “Ağ” resimleriyle adından söz ettiren Ressam İrgin, “Ağ”larla Ankara Life Dergisi, Anatolia Dergisi gibi birçok farklı dergiye röportaj verdi. Çalışmaları, Ankara Sanayi Odası (ASO) , Türk Eczacıları Birliği, Almanya Ankara Büyükelçisi Martin Edmann gibi kurum ve kişi koleksiyonlarında yer edindi. Şu ana kadar Antakya ve Ankara olmak üzere dört kişisel sergi açtı. 2011’den bu yana toplamda 23 karma ve yarışma sergilerine katıldı. Yine 2019’da Kahramanmaraş (Türkoğlu) ve Antakya’da alanında resim çalıştaylarına katıldı. Şimdi ise Antakya’da kendi resim atölyesinde kurs veren İrgin, sanatsal çalışmalarına devam ediyor.
“Ressamın görme biçimi bez ya da kağıt üzerine yaptığı imlerle yeniden canlanır” der Yazar ve Sanat Eleştirmeni John Berger. Ali İrgin’in görme biçimini de tuvallerini sardığı ağlarda buluyoruz. Özgür müyüz? İrgin’in “Ağları”nda tartışalım…
Kendini, kimi zaman ayağımıza dolanan kimi zaman da bir umutla soğuk sulara serilen ağlarla özgünlüğe kavuşturan İrgin, sanat anlayışını Rus Yazar Lev Tolstoy’dan yola çıkarak tanımlıyor: “Sanat; düşünebilen, gerçeği görebilen, toplumu anlayabilen insanların işidir.” İrgin, 2015 yılında Macaristan’da kamyon üzerinden ekmek atılan mültecileri resmederken farklılık arayışına giriyor. Özgünlük yolunda yırtık bir voleybol filesinden etkilenerek bunu hemen çizdiği mülteciler resmine yansıtıyor. Bu sayede attığı büyük adımlarla profesyonellik basamaklarını başarıyla tırmanıyor.
“Görmek, konuşmadan önce gelmiştir. Çocuk konuşmaya başlamadan önce bakıp tanımayı öğrenir” – John Berger, Görme Biçimleri
Ağların plastik bir dil, bir üslup haline gelerek her çalışmada ayrı bir metafor oluşturduğunu dile getiren İrgin, sanatını “Ağları; esir etmeye çalışan güç, esarete başkaldırı ve mücadele, bazen korku ve endişe, bazen baskı zorbalık, bazen acı ve gözyaşı, kimi zaman cehalet olarak sembolize ediyorum. Ağlar, kimi zaman kargaşa ve kaosun olduğu yerde karşımıza çıkıyor. Kimi zaman bir filozofun gözünden toplumdaki cehaleti yansıtmaya, bazen mültecilerin sorunlarını, bazen psikolojik-ruhsal bir durumu irdelemeye çalışıyorken… Kadınların yaşamış oldukları fiziksel ve psikolojik baskı, taciz gibi sorunlarda ağların sembolik anlamı üzerinden konuyu işliyorum” ifadeleriyle anlatıyor. İrgin, Esaret Ağları – Fosil Serisinde de ele aldığı gibi nesli tükenen hayvanları, doğanın örüntüsünü bozan çevre kirliliğini konu edinerek yalnızca insanları merkeze almaktan kaçınıyor.
“Bakmak seçmek edimidir” – John Berger, Görme Biçimleri
Baktığı gökyüzünde dumanların kapladığı maviliği seçerek resminin başına oturan Ali İrgin, “Sanat tepkidir” diyor. Tablolarına ördüğü ağlarla toplumu yaralayan, sosyal yaşamda sorun teşkil eden unsurları sunuyor. Bir yaşam felsefesi olan sanatta özgünlüğe vurgu yapan Ressam Ali İrgin, bunun ancak bilgi ve bilgelikle sağlanabileceğini söylüyor.
