SOLĞUN: “1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN.”

Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on whatsapp
WhatsApp

Türk Eğitim-Sen Hatay 1 Nolu Şube Başkanı SOLĞUN, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutladı. 1 Mayıs’ın örgütlenmenin, emeğin, mücadelenin, alın terinin, çalışanların dayanışmasının adı olduğunu söyleyen Solğun, “Bu önemli günde memurların, işçilerin, emeklilerin, işsizlerin, asgari ücretle karın tokluğuna çalışanların, yoksulların, kadınların, gençlerin sorunlarını etraflıca konuşmalı ve bu sorunlara yönelik çözümleri ivedilikle hayata geçirmeliyiz.” dedi.

Koronavirüs dolayısıyla 1 Mayıs’ı alanlarda kutlayamadığımıza dikkat çeken Solğun, “Ancak bu durum bizim heyecanımıza engel olmamaktadır. Tarihi emek, ekmek ve hak mücadelesi ile geçmiş olan Türkiye Kamu-Sen ve konfederasyonumuza bağlı sendikalarımız ile hiçbir zaman yüz üstü bırakmadığımız, haklarını her düzeyde en yüksek perdeden haykırdığımız üyelerimiz 1 Mayıs coşkusunu bir araya gelemese de tek yürek olarak yaşamaktadır” diye konuştu.

Başta sağlık ve eğitim çalışanlarımız olmak üzere pandemi sürecinin tüm kahramanlarına teşekkür ederiz.

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nde, koronavirüs hastalarını iyileştirmek için canını hiçe sayarak müthiş bir mücadelede bulunan sağlık çalışanlarına sonsuz şükranlarını sunan Solğun, bu süreçte hayatını kaybeden kamu çalışanlarına da Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diledi.

Öte yandan öğretmenlerimizin pandemi sürecinin görünmeyen kahramanları olduğunu dile getiren Solğun, şunları kaydetti: “Bilindiği gibi öğretmenlerimiz pandemi sürecinde gerek eğitimin devam etmesi, gerekse vatandaşlarımızın ihtiyaçlarının giderilmesi için her türlü gayreti ortaya koymaya devam etmektedir. Öğretmenlerimiz ilçelerde kaymakamlıkların oluşturduğu vefa gruplarında gönüllü olarak görev alarak, 65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı bulunan vatandaşlarımıza hizmet götürmektedir. Hatta bu süreçte virüs kaparak hayatını kaybeden öğretmenlerimiz bulunmaktadır. Koronavirüsün aramızdan aldığı öğretmenlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum. Ayrıca öğretmenlerimiz eğitimin kesintiye uğramaması, öğrencilerinin mağdur olmaması için de ciddi bir çaba içerisindedir. Öğrencilerimizin öğrenme sürecine olan motivasyonlarının korunabilmesi için ellerinden gelen her imkanı kullanarak çalışmalarını sürdüren öğretmenlerimiz takdire şayan bir gayret sergilemekterdirler. Meslek liselerimiz ise kriz döneminde adeta tarih yazmıştır. Meslek liselerimizde öğretmen ve öğrencilerimiz kısıtlı imkan ve bütçeye rağmen maske, dezenfektan, koruyucu kıyafet, hatta solunum cihazı üretimi yapmaktadır. Dolayısıyla pandemi sürecinin en önemli kahramanlarından olan öğretmenlerimize ve eğitim çalışanlarımıza da minnettarız.”

Solğun, güvenliğimizi sağlayan polislerimizin, askerlerimizin, zor koşullarda görev yapan market çalışanlarının, kargo çalışanlarının, medya mensuplarının ve daha birçok üreten kesimin de pandemi sürecinde önemli rol üstlendiğine değindi.

Çalışanlar kamu hayatının çetelerden temizlenmesini istiyor.

Bu 1 Mayıs’ın çalışanların ayrıştırılmadığı, hak gaspının yaşanmadığı, adalete, liyakate, ehliyete önem verildiği, hak edenin makama getirildiği, insanların eşi ile işi arasında tercihe zorlanmadığı, vaatlerle ya da tehdit ve baskıyla sendikalara üye yapılmadığı, siyasi ve ideolojik kaygıların etki unsuru olarak kullanılmadığı bir sürecin miladı olmasını isteyen Solğun, “Çalışanlar artık özgürleşmek istiyor. Özellikle kamu hayatına çöreklenen çetelerden arınmak istiyor. Sendikal bağnazlıktan kurtulmak, ayrımcılığa uğramamak, hür iradesiyle istediği sendikaya üye olabilmeyi istiyor.” dedi.

Yoksulluğu ve kayıpları önlemek amacıyla ekonomik olarak daha radikal tedbirler alınmalıdır.

Çalışanların ekonomik kayıplarına dikkat çeken Solğun, virüsün ekonomiye de olumsuz etkisiyle bu kayıpların daha da arttığını ifade etti. Evlerimizde kaldığımız bugünlerde toplumumuzun önemli bir kesiminin işini kaybettiğine ya da maaşlarında kesintiye gidildiğine, banka borçlarını, kredi taksitlerini ödeyemediğine vurgu yapan Solğun, “Devletimiz bu süreçte işsizliği önlemek, çalışanlara destek olmak amacıyla için bazı tedbirleri hayata geçirmiştir. Ancak bu tedbirler, dar ve sabit gelirliler için önemli olmakla birlikte yeterli değildir. Bugün 4 kişilik bir ailenin asgari geçim haddinin 7 bin TL olduğu göz önüne alındığında, başta gıda ve giyim olmak üzere temel gider ürünlerindeki artış, döviz ve altındaki yükseliş, enflasyonun Mart ayında yıllık bazda yüzde 11,86 olduğu dikkate alındığında  daha radikal tedbirler hayata geçirilmelidir” diye konuştu.

1 Mayıs’ta en önemli taleplerimizden birisi ek gösterge sözünün yerine getirilmesidir.

Memurların 1 Mayıs’ta taleplerini de sıralayan Solğun şöyle konuştu: “1 Mayıs’ta memurların en büyük taleplerinden birisi ek gösterge sözünün yerine getirilmesidir. 2 yıla yakın bir süredir bu söz yerine getirilmemiştir. Virüs belasından kurtulur kurtulmaz devletimizin ilk yapacağı iş, söz verildiği gibi ek gösterge oranlarını yeniden düzenlemek olmalıdır.

Türkiye Kamu-Sen olarak olmazsa olmaz talebimiz; tüm memurların ek göstergelerinin artırılması, ek göstergeden yararlanamayan yardımcı hizmetler sınıfının da ek göstergeden yararlandırılmasıdır. Aksi halde, yani sadece 4 meslek grubunun ek göstergeleri yükseltilir, diğer çalışanlar görmezden gelinirse, hem kamuda hiyerarşi hem de çalışma barışı bozulur.

1 Mayıs’ta Hükümetten diğer taleplerimiz ise şunlardır:

Eğitimin kesintiye uğramaması için yeni eğitim-öğretim yılında toplam 80 bin atama istiyoruz.

Öncelikle 18 Mart’ta ataması yapılan ancak hala göreve başlatılmayan sözleşmeli öğretmenlerimizin en kısa sürede göreve başlatılmasını istiyoruz.

Ayrıca bilindiği gibi haziran ayında ilave 20 bin öğretmen atama süreci de başlayacak. Böylece 18 Mart’ta ataması yapılan öğretmenlerimizle birlikte 40 bin öğretmenimiz göreve başlayacak. Ancak bu sayının yeterli olmayacağını düşünüyoruz. Şöyle ki; öğretmen açığının giderilmesi için 81 ilde 81 bin ücretli öğretmen görevlendirmesi yapılmaktadır. Ücretli öğretmen görevlendirmesi dışında 100 binin çok üzerinde norm kadro açığımız vardır.

Bu noktada talebimiz; 40 bin atamanın dışında, ağustos ayında 40 bin atama daha yapılarak en azından ücretli öğretmen sayısı kadar öğretmen istihdam etmemizdir. Takdir edersiniz ki hızlı bir telafi sürecine girilmesiyle beraber bu dönemde eğitimin aksamaması için çok daha fazla öğretmene ihtiyacımız bulunmaktadır. Toplam 80 bin atama gerçekleştirebilirsek, hem öğretmen açığımız azaltılmış olacak hem de yeni eğitim-öğretim yılında hızlı bir telafi süreci ile birlikte eksikliklerin tamamlanması daha kolay olacaktır.

Öte yandan;

Bütün ek ödemeler emekliliğe yansıtılmalıdır.

Aynı işi yapan kamu çalışanlarının farklı statülerde istihdam edilmesine son verilerek, tüm sözleşmeliler kadroya geçirilmelidir. Sözleşmeli öğretmenlik, ücretli öğretmenlik kaldırılmalı, tüm öğretmenler sadece kadrolu olarak istihdam edilmelidir. Kamuda güvencesiz çalışma modeline son verilmelidir.

Ehliyet ve liyakate dayalı adil bir yönetici atama sistemi ihdas edilmelidir. Adaleti ve ehliyeti yok eden ve sübjektif görüşlere dayalı olan mülakat uygulaması tamamen kaldırılmalıdır.

Tüm memurların vergi dilimi yüzde 15’e sabitlenmelidir.

Yardımcı hizmetler sınıfı öğrenim durumlarına göre bir defaya mahsus olmak üzere sınavsız genel idari hizmetler sınıfına geçirilmelidir.

Mübarek Ramazan ayını idrak ediyoruz. Önümüz Ramazan Bayramı. Bu minvalde işçiler ile işçi ve memur emeklilerinde olduğu gibi görevi başında olan kamu çalışanlarına da dini bayramlarda ikramiye verilmesini istiyor, talebimizin bu Ramazan Bayramı’nda yerine getirilmesini talep ediyoruz.

Aile birliği eğitim sürecinin önemli bir parçasıdır. Zira ailesinden ayrı görev yapan öğretmenlerimizin ister istemez verimliliği, motivasyonu olumsuz yönde etkilenmektedir. Ayrıca aile birliğinin sağlanması anayasamızda da yerini bulmaktadır. Dolayısıyla aile birliği önemsenmeli, eşler birbirinden ayrılmamalı, aileler parçalanmamalı, anayasa ihlali son bulmalıdır.

Sağlıkta Şiddet Yasası gibi şiddete uğrayan öğretmenlerimiz ve eğitim çalışanlarımız için de yasa çıkarılmalı, onlar da devlet korumasına alınmalıdır. Türk Ceza Kanunu’nda eğitim çalışanlarına yönelik şiddetle ilgili caydırıcı ve önleyici nitelikte yeni düzenlemeler yapılmalı; şiddet eylemleri kamu hizmetini engelleme, vatandaşın eğitim hakkını kullanmayı engelleme ve bunun sonucunda insan hayatının riske atılması gibi suç tipleri başlıkları altında değerlendirilmelidir.

Solğun ayrıca şunları kaydetti: “Ülkemizdeki kayıt dışı çalışmaya ve taşeronlaşmaya son verilmeli, çocuk işçilik ortadan kaldırılmalı, çalışanların kıdem tazminatları üzerinden hak gaspı yapılmamalıdır.

Bu vesileyle 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutluyor, ülkemizin ve tüm dünyanın en kısa zamanda pandemi sürecinden çıkarak, normalleşmesini temenni ediyorum.”

İlgili Haberler

Share on facebook
Share on twitter
Share on whatsapp
Share on pinterest
Share on tumblr
Share on email
Puan Durumu