Mevsimlerden sonbahardayız. Sonbahar çiçekleri, kelebekler, göçmen kuşlar, karıncalar, yusufçuklar ve daha pek çok canlı… Doğa cıvıl cıvıl. Kışa hazırlık had safhada.
Kırmızı, sarı, turuncu, yeşil… Eşsiz renklere bürünen Amanos Dağları’ndaki yaprak döken ormanlar kartpostallık görüntüler oluşturuyorlar.
Bu coğrafyanın süsü, barışın, emeğin, ölümsüzlüğün simgesi zeytinin hasat zamanı.
Pek çok kültür ve inançta bolluğun, doğurganlığın ve bereketin simgesi narın mevsimi.
Alıç (zarur), murt (hambeles), keçiboynuzu (harnup), yabani böğürtlen, yer fıstığı, turunçgiller ve daha pek çok meyve-sebze…
Tabiat Ana, her derde deva, pek çok meyve-sebzeyi sunuyor bize. Adeta kış mevsimine hazırlıyor bizi.
Hatay ili, sahip olduğu doğal zenginliklerin yanında aynı zamanda önemli bir tarım şehridir. Her mevsim farklı birçok tarım ürünü yetiştirilmektedir. Üstelik Altınözü menşeli Halhalı, Saurani ve Sarı Haşebi zeytin çeşitleri, Belen alıcı, Delibekirli narı, Barburi üzümü, Kırıkhan havucu ve Kırıkhan kavunu gibi bize özgü birçok tarımsal değere sahibiz.
Uygun iklim koşulları, yeterli kullanılabilir su kaynakları ve verimli tarım alanları ilimize çok yüksek bir tarımsal potansiyel kazandırmaktadır.
Çok büyük bir yıkım yaşadığımız 6 Şubat deprem felaketi sonrasında tarımsal alanlarımız üzerindeki baskı arttı. Geçici barınma alanları ve yeni şehirleşme için tarımsal alanların kullanılması, moloz döküm alanları, yer altı ve yer üstü sularının kirlenmesi, kanalizasyon atıklarının gelişigüzel bırakılması gibi birçok sorun var. Bunun yanında tarımsal üretim ve pazarlama konusunda çok ciddi sıkıntılar devam etmektedir.
Şehrin yeniden inşası biraz zaman alacak. Tarım sektörü, en hızlı toparlanabilecek ve şehrin kalkınmasına katkı sunma potansiyeli en yüksek olan sektörlerin başında geliyor. Çok iyi bir planlama ve yeterli destek ile tarım sektörünün ayağa kaldırılması çok ama çok önemlidir.
Molozlar dökülürken, şehir yeniden inşa edilirken, geçici barınma alanları hazırlanırken, kanalizasyon atıkları dökülürken, yer altı ve yer üstü suları kullanılırken tarım alanları göz önünde bulundurulmalıdır. Deprem sonrasında, 9 aylık süreçte, zaten ruhen ve bedenen yorgun düşen bir halk var. Sağlıklı gıdaya erişim son derece hayati öneme sahip. Çiftçilerimizin, sektörde çalışan emekçilerimizin ekonomik durumlarının iyileştirilmesi üretimin yeterliliği, kalitesi ve sürekliliği açısından zorunludur.
Şehrin yeniden inşa süreci planlanırken aynı zamanda, hatta daha öncelikli olarak, şehrin kalkınma planlarının da hazırlanması ve hayata geçirilmesi gereklidir. Ve tabiki kalkınma planları hazırlanırken tarıma öncelik verilmesi. Sonuç olarak şehrimizin eşsiz tarımsal zenginliğine hep birlikte sahip çıkmalı ve bu zenginliğin şehrimizin kalkınmasında kullanılmasını desteklemeliyiz.