Yıkım İşleri, İki Ağaç ve Yok Edilen Milli Servet

Samim Kayıkçı
Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on whatsapp
WhatsApp

6 Şubat 2023 deprem felaketi neredeyse her şeyimizi aldı. Geriye çok büyük bir yıkım bıraktı. Yerle bir olan binalar için çok ta yapacak bir şey yoktu belki. Fakat ya yıkılmayıp ayakta kalan ağır hasarlı binalar? Ki bunlar hasarlı binaların büyük çoğunluğunu oluşturuyordu. Bu binalarda geri dönüştürülüp şehrin yeniden inşasında kullanılabilecek cam, pencere, kapı, çatı, depo, su tesisatı, elektrik tesisatı, korkuluklar, fayans vb. pek çok şey vardı. Üstelik tüm bu malzemeler, günümüz ekonomik koşullarında, oldukça pahalı şeyler.

Bazı vatandaşlar kendi çabalarıyla kurtarabildiklerini kurtardılar. Peki ya molozla eş sayılıp kurtarılamayanlar. Kepçelerle yıkılan binalarda kullanılamaz hale getirilip enkazla birlikte yerle bir edildiler. Deprem sonrasında, bu konu üzerinde uzmanlaşmış bir küçük sanayi sitesi geliştirip, yıkım öncesinde, bu malzemenin kurtarılarak geri dönüştürülmesi, ev sahiplerine makul bir ücret ödenmesi ve böylece “milli servetin” heba edilmesinin önlenmesi sağlanamaz mıydı? Üstelik böyle bir projenin, deprem sonrasında işsizlikle boğuşan şehrimizde, uzun bir süre, pek çok insana iş kapısı olma potansiyeli vardı.

Bu hafta, Sümerler Mahallesi, Maksim Parkı civarında yaşayan insanların sıklıkla karşılaştığı ve zihinlerinde yer etmiş olan iki ağacın iş makineleriyle hunharca katledilmesi büyük tepki topladı. Gösterilen bu tepki çok ta iyi oldu. Fakat üzülerek söylemek istiyorum bugüne kadar, yıkım firmalarının özensiz çalışmaları nedeniyle, 2 değil binlerce belki de on binlerce ağaç katledildi. Şehir merkezi dümdüz edildi. Oysa o ağaçlar bu güzel şehrin belleğinde çok önemli bir yer kaplıyorlardı. Aslında, bu binlerce, on binlerce ağaç, bu kadim şehrin, deprem sonrasında bize emanetiydi. Ve biz Hatay halkı olarak bu emanete maalesef sahip çıkamadık. Dilerim bundan sonra tek bir ağaç zarar görmez.

Yıkım ekipleri, insan ve çevre sağlığını hiçe sayan uygulamalarına hiç ara vermediler. Deprem sonrasından günümüze, bu öngörüsüz, plansız ve umursamaz uygulamalar devam etti. Şehirde yürürken her an toz duman içinde kalabiliyorsunuz. Trafikte giderken özensiz, tehlikeli bir şekilde moloz ya da demir yığınları taşıyan kamyonlarla denk gelme ihtimaliniz çok yüksek. Şehrin pek çok noktasında, deprem sonrasında zarar görmemiş olan yollar ve altyapı (su, kanalizasyon, elektrik, internet) yıkım firmaları tarafından tahrip edildi. Tahrip edilen, zarar verilen her ağaç, her yapı, her yol bu şehrin insanların vergileriyle yapılmış, bizim olan, milli servetimizdir. Deprem felaketinden bu kadar zarar görmüşken geriye kalanın özenle korunması gerekiyordu. Bizim canla başla sahip çıkmamız gerekiyordu.

Belki çok geç kaldık fakat zararın neresinden dönersek kardır. Bence ilgili tüm kurum, kuruluş, STK’lar ve hatta vatandaşlar, verilen bu zararların telafisi için dava açmalıdır. Yıkım firmalarının ihmali, kanunsuzluğu varsa cezai yaptırımlar uygulanmalı ve verdikleri zararların bedeli ödetilmelidir.

Biz Hatay halkı olarak çok büyük bir travma yaşadık. Belki de bugüne kadar yeterince tepki vermememiz girdiğimiz şoktandır. Fakat artık hep birlikte kenetlenerek kadim şehrimize canla başla sahip çıkmak zorundayız. Bu güzel şehir başka türlü ayağa kalkmaz.

İlgili Haberler

Share on facebook
Share on twitter
Share on whatsapp
Share on pinterest
Share on tumblr
Share on email
Puan Durumu